
Çalısma Alanlarım
Bireysel Psikoterapi
Bireysel psikoterapi, danışan ile yüz yüze görüşmeler yoluyla gerçekleştirilir ve bu görüşmeler gizlilik prensibine dayanır. Seansların amacı, danışanın öz farkındalığını artırarak sorunlarla başa çıkma yeteneklerini geliştirmektir. Bazen geçmişten gelen travma ve deneyimlerin çalışıldığı seanslarda, her danışanın ihtiyacı doğrultusunda belirlenen, kişiselleştirilmiş bir süreç yürütülür.
Bireysel psikoterapide; depresyon, ayrılık kaygısı, sosyal kaygı, panik atak, takıntı-zorlantı bozukluğu, travma, özgüven problemleri, beslenme ve yeme sorunları, uyku sorunları, cinsel sorunlar, kişilik bozuklukları, ilişki ve iletişim problemleri çalışılmaktadır.
Çift ve Aile Terapisi
Çift terapisi, evli veya ilişkide olan çiftlerin daha sağlıklı ilişkiler kurarak ilişkilerini güçlendirmelerine ve anlaşmazlıklarını çözümlemelerine yardımcı olma amacı taşır. Bu süreçte, aile üyeleri veya çiftler, sorunlarını profesyonel bir değerlendirme ortamında ele alır. Süreç içerisinde, iletişimsel sorunları çözerek, duygusal destek sağlamak, çatışmaları yönetmek ve ortak hedefler belirlemek hedeflenir.
Öncelikle çiftin ilişkisi ve beklentileri hakkında kapsamlı bilgi toplanır. Mevcut sorunlar derinlemesine incelenir ve analiz edilir. Ardından, iletişim becerilerini geliştirmek için uygulanan stratejilerle, duygusal bağların güçlenmesi sağlanır ve ilişkide sağlıklı bir dinamik oluşturulur.
Online Psikoterapi
Yüz yüze görüşme imkanlarının kısıtlı olması durumunda uygulana online terapi; yüz yüze psikoterapilerde uygulanan teknikleri içerecek şekilde planlanır. Etik ve gizlilik kurallarına uygun şekilde çevrimiçi ortamda sürdürülür. Yüz yüze görüşmelerde ele alınan hemen hemen tüm sorunlar online terapi ile çalışılabilmektedir. Seans sıklıkları da yüz yüze terapilerde olduğu gibi, danışanın ihtiyacına göre ve terapist tarafından uygun görülen şekilde planlanır.
Kolay erişim olanağı sayesinde farklı şehir ya da ülkelerde olunsa dahi hizmete ulaşma, zaman sorununu ortadan kaldırma, terapinin kesintiye uğramadan sürdürülebilmesi gibi imkanlar sunar. Bununla birlikte, bağlantının sağlandığı ortam veya bağlantı kalitesinin düşük olması, danışanın beden dili ve jestlerini gözlemleme açısından oluşan kısıtlılık gibi dezavantajları da bulunmaktadır.
Yaklaşımlar
Psikodinamik Terapi
Bu yaklaşımda, kişinin geçmiş yaşantılarının bugüne dair etkisine odaklanılır. Rüya analizleri, hipnoz ve serbest çağrışımlar kullanılarak bireyin bilinçaltındaki dürtü ve anılarının farkına varması hedeflenir. Depresyon, anksiyete, sosyal fobi, kişilik bozuklukları, travma sonrası stres, stres kaynaklı rahatsızlıklar, biyolojik nedeni olmayan fiziksel belirtiler, cinsel problemler, takıntı ve fobiler gibi birçok sorunun çözümü için uygulanabilir.
Psikodinamik kuramın başlıca temsilcileri Sigmund Freud, Carl G. Jung, Alfred Adler, Karen Horney, Erich Fromm, Harry S. Sullivan ve Erik H. Erikson’dur. Psikodinamik yaklaşımın benimsediği determinizm (nedensellik) kavramına göre, insan davranışının altında mutlaka bir neden yatmaktadır. Buna göre hiçbir davranış, duygu ve düşünce rastgele olarak meydana gelmez. Dolayısıyla insan davranışının sonuçlarına bakarak davranışın nedenlerine de ulaşılabilir.
İnsan davranışının psikodinamik temelleri arasında Freud’un topografik modelinde yer alan bilinç, bilinçdışı, bilinç öncesi kavramları, yapısal kişilik modelinde yer alan id, ego, süperego (altbenlik, benlik, üstbenlik) kavramları, güdülenme, dürtü, gereksinim, engellenme, kaygı ve savunma mekanizmaları yer alır. Kişiliğin bilinç dışında yer alan ve bireyin farkında olmadığı anılar ve dürtülerle biçimlendiği kabul edilir.


Bilişsel Davranışçı Terapi
Bilişsel modele göre bireylerin düşünce şekli üçlü bir yapı içermektedir. Bu yapıların en üstünde otomatik düşünceler, daha derinde ara inançlar, ve en derinde temel inançlar yer almaktadır (Beck, 2014). Otomatik düşünceler, kontrol edilemeyen, herhangi bir anda çok hızlı bir şekilde akıldan geçen düşüncelerdir. Ara inançlar, kural ve varsayımlardan oluşur ve kaynakları temel inançlardır. Temel inançlar ise, bireyin diğer insanlara, hayata dair temel bakışını ifade eden genel ve katı olan zihinsel yapılardır. Bu üçlü yapı, yaşamın erken dönemlerinde, çocuğun kendisi ve çevresine dair değerlendirmeleri neticesinde oluşturduğu tasarım ve tutumlardır.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yaklaşımı, psikolojik sorunların, işlevsel olmayan düşünce örüntülerinden veya olumlu-uygun davranışsal baş etme stratejilerinin yoksunluğundan kaynaklandığını öne sürmektedir. Bu yaklaşımda bilişsel yanlılığı veya çarpıtmaları azaltıp, etkili baş etme stratejileri ve problem çözme becerileri yapılandırmak hedeflenmektedir (O’Connor ve Creswell, 2005). BDT ile bireyin düşünce ve duygularını fark etmesini sağlamak amacıyla çeşitli beceriler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Durumların, düşüncelerin ve davranışların duyguları nasıl etkilediği belirlenip, işlevsiz düşünceler ve davranışlar değiştirilerek duyguların değişmesi hedeflenmektedir (Beck, 2014; Cully ve Teten, 2008).
Şema Terapi
Şema terapi, Jeffrey E. Young ve arkadaşları tarafından, geleneksel bilişsel davranışçı terapi ile başarılı olunamayan durumlar için geliştirilmiştir. Geleneksel bilişsel davranışçı tedavilere göre oldukça genişletilmiş, yenilikçi ve bütünleyici bir terapi modelidir. Psikodinamik modeller içeren psikoterapi sistemlerinin çoğu ile örtüşür. Kavramsal modeli ve tedavi modelini birleştirmiştir. Bilişsel davranışçı, bağlanma, geştalt, nesne ilişkileri gibi zengin unsurları harmanlar. Özellikle bugüne kadar tedavisi zor görülen, kronik psikolojik bozuklukları olan hastalara daha uygun olan, psikoterapinin yeni bir sistemini sağlar.
Bilişsel davranışçı terapide, otomatik düşüncelerin farkında olmaya yönelik çalışmalar yaptırılarak pratiğe yönelik ödevler verilir. Böylece düşünce yapısından başlanarak duygu durumunun değiştirilmesi esas alınır. Şema terapi ise, yaşanan sorunların çocukluktaki kökenlerine inerek geçmiş duygusal birikimleri olumlu yönde değiştirmeye odaklanır. Yani; bilişsel-davranışçı terapi şu anda var olan işlevsiz düşünce kalıpları üzerine yoğunlaşırken şema terapi buna ek olarak güncel problemlerin asıl kaynağına gider ve yaşamın erken dönemlerindeki deneyimlerin düşünce kalıplarını nasıl şekillendirdiği üzerine çalışır.
Şema kavramı, çocukluğun erken dönemlerindeki deneyimlere uzanan, kişinin kendisi ve çevresi hakkındaki davranış ve düşünce kalıpları olarak tanımlanır. Şemaların kökeninde, çekirdek duygusal ihtiyaçların karşılanmaması, erken dönem yaşantıları ve duygusal mizaç vardır.
Şema terapide hedeflenenler: İşlevsiz yaşam örüntülerini/kalıplarını tespit etmek, erken dönem uyumsuz şemaları tespit etmek ve tetiklemek, çocukluk ve ergenlikteki şemaların kökenlerini anlamak, baş etme biçimleri ve tepkilerini tespit etmek, mizacı değerlendirmek ve hepsini birlikte ele almaktır.


Sanat Terapisi
Sanat terapisi, sanatın yaratıcı gücünü kullanarak, bireylerin içsel deneyimlerini ifade etmelerini sağlayan bir terapi yöntemidir. Resim, müzik, dans ve drama gibi birçok sanat dalı kullanılarak, duygusal, psikolojik ve sosyal iyilik hallerini artırmak amaçlanır.
Sanat terapisinin gücü görsel ve sembolik ifadelerin kullanılmasıdır. Bireyin sözlü ifadeden çıkarak, dilin sınırlarının ötesinde bir ifade yolu bulması, yaratıcı sonuçlar ortaya çıkarır. Çizim, boyama, kolaj, heykel gibi aktivitelerle birlikte ortaya çıkan ürünler, iç dünyanın yansıması, duygusal ve düşünsel durumların ifadesidir. Bu şekilde, bazen sözlerle ifade etmekte zorlanılan ya da söze dökülmek istenmeyen yaşantılar, sözsüz olarak ifade yolu bulmuş olur.
Terapi süresince terapist ve danışan, işbirliği içerisinde aktif bir rol alır. Çalışmalar belirli bir yönerge eşliğinde olabileceği gibi, danışanın tamamen özgür bırakıldığı şekilde de yürütülebilir. Sanat terapisinde, danışanın ortaya çıkardığı ürün üzerinden duygularını anlaması ve analiz etmesi sağlanır. Kendi sanatını keşfederken, şemaları, çatışmaları ve kendisini etkileyen düşünceler, davranışlar ve duygular ile yüzleşmesi ve psikolojik olarak daha iyi ve olgun hale gelmesi hedeflenir.
EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme)
Özellikle travmatik yaşantılar gibi olağandışı durumlarda ve panik anlarında, zihinde hatalı kaydedilen bilgilerin daha uygun ve faydalı şekilde kodlanması amacıyla, zihinsel sağlığı olumsuz etkileyen anıların yeniden işlenmesi işlemidir. Anıların sağlıklı bir şekilde yeniden işlenmesi sayesinde, geçmiş deneyimlerin bugüne dair olumsuz etkisi hafifletilerek iyileşme desteklenmektedir.
Danışanın belirli anıları düşünmesi sağlanırken, aynı zamanda göz hareketleri veya diğer uyarıcılar kullanılarak anıların duygusal etkisini azaltmak hedeflenir. EMDR, genellikle dört aşamada uygulanır: hedef anının belirlenmesi, duygusal yükün değerlendirilmesi, işlemleme süreci ve yeni bir bakış açısının geliştirilmesi. Bu yöntem sayesinde, birçok danışan için travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve diğer anksiyete sorunlarıyla başa çıkmada etkili bir çözüm oluşturulabilmektedir.


Rüya Analizi
Rüyalar, uyku sırasında zihnin yarattığı senaryo ve görüntülerdir ve rüyaların asıl amacı yaşantıların iç dünyada sindirilmesidir.
Rüyalar, bir senaristin hikaye oluşturma süreci gibi işler. Senarist, rüyayı görendir. Rüyada, uygunsuz talep ve isteklerin, bilince uygun olup olmadığına bakılır, kişinin örtülü isteklerinin bilince uygun hale getirilmesi sağlanır. Rüyalar yoluyla hem ihtiyaçlar hafifletilir hem de uygun olmayan ihtiyaçlardan dolayı oluşabilecek rahatsızlık ortadan kaldırılır.
Psikoterapide rüya çalışmaları, terapistle danışanın rüyaları birlikte yorumlayarak değerlendirdiği bir terapi yöntemidir. Rüya analizinde; fizyolojik ihtiyaçlar, bağlanma, ait olma, cinsel haz vb. ihtiyaçlarından hangilerinin karşılanmadığına ve bu ihtiyaçların nasıl ortaya çıkarıldığına bakılır.
Herkesin rüyası da rüyasının anlamı da kişiye özel anlam taşır. Bu nedenle rüyalar incelenirken, kişisel yaşantılarla birlikte analiz edilerek iç görü oluşturulmaya çalışılır. Danışanın, kendi kendine çok anlamlandıramadığı rüyalardan yola çıkarak, psikolojik durumu hakkında yorum yapılabilmektedir. Rüyaların, terapi sürecindeki duyguların işlenmesine de faydası olmaktadır. Bununla birlikte, danışanla terapist arasındaki terapötik ittifakın kurulmasına yardımcı olur.